Hay Hay
Bugün Nazan Öncel ve Tarkan’ın “Hay Hay” şarkısı ile açılış yaptım çalışmaya. Bu şarkı çıktığın 7–8 yaşlarındaydım. Benim için sadece müziği hoş bir şarkıdan ibaretti. Sözlerinin o zamanlarda benim için çok da bir anlam ifade ettiğini düşünmüyorum. Ama bugün yeniden dinlediğimde bende uyandırdığı düşünce ve duygular çok farklı. İnsan yarayı yarasından tanıyor. O zamanlar özgürce seviyordum insanları ve hayatı. Belki de bu sebepten yokluğunu bilmediğim bir şeydi. İnsan yokluğunu tecrübe etmeden varlığının da tam idrakine varamıyor.
Bu değişim/dönüşüm ne zaman oldu bilmiyorum ama bir yaştan sonra sanki sevmek ve sevilmek şarta bağlanır oldu. İşte o zamanda sevginin özü de bozuldu. Sevilmek adına sevmek, şartlı ve beklentili sevgi ne sahibini ne de karşısındakini besliyor. Ve ne demişler “beklentiler sadece üzer”. Öyle de oluyor. Belki de sınanıyoruz. Sevginin de asıl sahibini unuttuğumuz için. Veren de alan da biz değiliz ki. Biz sadece bize verileni fark edip şükredebilmek için paylaşmayı tercih edebiliriz. Samed olan da bizim ihtiyaçlarımızı karşılayacaktır. Sevgi büyük bir ihtiyaç; sevgiyi yaratan, bizim kalbimizi de sevgiyle dolduracak olandır.
İşte bunu idrak edip, bütün kalbimiz ile inanıp teslim olduğumuzda yeniden özgürce sevebiliriz. Hepimizin bu dünyada misafir olduğunu ve herkesin O’na muhtaç olduğunu, O’nun ise bütün ihtiyaçlarımızı karşılayan yegane varlık olduğu bildiğimizde bütün şartlar, beklentiler ortadan kalkar. Geriye sadece öz sevgi kalır. O zaman “hay hay” deriz. “hay hay buyursun gelsin, hay hay isterse kalsın, hay hay buyursun gelsin, hay hay beni seven gelsin”.
Özgürce sevebilmek dileğiyle.